top of page

Sanat Eserlerimizi Koruyamıyoruz-1

  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Sari
    Mustafa Sari
  • 9 Tem
  • 6 dakikada okunur

Yitik Miras Zeus Sunağı


Pergamon/Bergama Müzesi Berlin
Pergamon/Bergama Müzesi Berlin

Ne yazık ki uygulanan eğitim sistemimizle güzel sanatları sevmeyi ve sanat eserlerini korumayı öğrenemedik. Bir nesneye karşı sevgi olmazsa onu koruma güdüsü de olmuyor.

Adnan Menderes Üniversitesinde, Prof. Dr. Cezmi Öncüer rektör iken (1994 – 2002), ben de rektör yardımcısı olarak görev yapıyordum. O dönemde eğitim-öğretim dönemi boyunca iki hafta aralıklarla "Perşembe Etkinlikleri" adı altında bir program yürütüldü. Ülkemizde uğraşı alanlarında başarılı olan pek çok isim bu etkinliklere çağırıldı. Bunlardan birinde de konuşmacı Türk etnik kökenli İtalya vatandaşı bir ressamdı. İtalya’daki güzel sanat anlayışı ve sanat eserleri üzerinde (heykel ve resim ağırlıklı) konuştu. Konferans sonunda kendisine şöyle bir soru yöneltmiştim: ‘Ürgüp doğumluyum. Göreme’de bulunan kiliselerdeki resimler ne yazık ki insanlarımız tarafından bozuldular. İtalya’da sanat eserleri nasıl korunuyor?’’

Karşılığı: ‘İtalya’da her bireye güzel sanatları sevme ve sanat eserlerini koruma öğretilir’ biçiminde öğretici ve düşündürücü oldu.

Konuyla bağlantılı olduğu için bir anımı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Seksenli yıllarda bir tren yolculuğu yaparken, pencere önündeki katlanabilir levhanın üzerinde birkaç tane Almanca dergi bulmuştum. Okurken bunların Kültür Bakanlığı tarafından hazırlandığı ve istendiğinde ücretsiz adrese gönderileceği yazıyordu. Öyle de yaptım ve bana Almanya’yı tanıtan birkaç kitap ile aylık Scala Dergisi aboneliği gönderilmişti. Dergiyi yıllarca aldım ve okudum.

Bu derginin bir sayısında Berlin’deki Pergamon Müzesi ile ilgili kapsamlı bir yazı vardı. Bu yazının sonunda Müze müdürü ile derginin bir yazarı arasında bir görüşme yer alıyordu. İkili arasında şöyle bir diyalog bulunuyordu:

Dergi görevlisi: Sayın müdürüm! Türkler bu müzedeki eserlerin Türkiye’den getirildiğini ve iadesini istiyorlar. Ne dersiniz?

Müdür: Bu eserler Türkiye’de kalsaydı. Bunların üzerinde keçiler otlar ve harap olurdu. Biz bunları koruma altına aldık.  

Yukarıda söz konusu olan İtalyan ressamın değindiği noktadan devam etmek istiyorum. Ne yazık ki uygulanan eğitim sistemimizle güzel sanatları sevmeyi ve sanat eserlerini korumayı öğrenemedik. Bir nesneye karşı sevgi olmazsa onu koruma güdüsü de olmuyor. Atatürk, eğitimimizdeki bu boşluğu görerek güzel sanat dalları (müzik, sahne sanatları, resim ve yontuculuk/heykeltraşlık) eğitimine eğilmiştir. 


Bergama Panoraması
Bergama Panoraması

Anadolu coğrafyası antik kentler ve tarihi eserler yönünden oldukça zengindir. Bu zenginlikte, Yunanlılar, Romalılar, Lidyalılar, Frigyalılar, Karyalar, Kapadokyalılar tarafından miras kalan pek çok antik kentler ve tarihi eserler önemli yer tutarlar.

Ege ve Akdeniz bölgelerinde bulunan Yunan ve Roma dönemlerinin antik kentleri, özellikle 19. Yüzyılın ikinci yarısında   Alman, İngiliz, Avusturya ve Fransız kökenli arkeolog ve tüccarların yakın ilgisini çekmiştir. Aynı süreçte pek çok tarihi eserler; Fransa, Almanya ve İngiltere kökenli arkeologlar ve tüccarlar arafından acımasızca yağmalanmıştır. Bu eserler şu anda British Museum, Louvre Museum ve Berlin Pergamon Museum gibi ünlü müzelerde en nadide eserler olarak sergilenmektedir. Değerli antik eserleri yağmalanan kentlerden biri de Bergama/Pergamon Antik Kentidir. ​Helenistik Dönemin en görkemli yerleşim merkezlerinden biri olan Bergama, MÖ 281-133 tarihleri arasında yaklaşık 150 yıl Pergamon Krallığı'nın başkenti olmuştur.


Güzel Atlar Diyarı
Milet Pazar Kapısı

Dünyanın sekizinci harikası olarak değerlendirilen Zeus Sunağı (Altar) Helenistik Krallık olan Attalos Hanedanlığına mensup II.Eumenes (M.Ö. 2.yy) tarafından yaptırılmış olup Pergamon halkının Galatlara karşı kazandığı zaferi yansıtan Zeus Sunağı Tanrı Zeus ile kızı Athena’nın onuruna adanmıştır.

At nalı biçiminde yüksek bir podyum üzerinde yer alan sunak İyon düzeninde inşa edilmiştir. Sunağın ön cephesinde Tanrı ve Gigantlar’ın savaşı yer alır. Buradan anlaşılması gereken tanrılar Pergamonu, Gigantlar ise Galatları temsil eder. Galerinin iç kısmında Pergamon’ un efsanevi kurucu kralı Telephos frizi yer almaktadır.


Zeus Altarı ve Pergamon (Bergama)

Almanların “Sultanın izniyle götürdük” savunmasına karşılık bu iki kaynak 1869 ile 1878 yılları arasında 9 yıl boyunca Humann tarafından çoğu kaçak olan kazılarla kaçırıldığı bu iki araştırmada belgelerle kanıtlanmıştır.

Zeus Sunağının Berlin’e Kaçırılması 

Osmanlı İmparatorluğu’nun zor günlerinde tıpkı Efes’teki tarihi eserlerin İngilizler ve Avusturyalılar tarafından yağmalanması gibi, Bergama Zeus Sunağı da Almanya’ya kaçırılmıştır.

Zeus Sunağının Berlin’e kaçırılması konusunda Almanya ve Türkiye kaynaklı farklı görüşler vardır. Osmanlı arşivlerini inceleyerek Zeus Sunağının 1869-1884 yılları arasında Carl Humann (Resim 1) tarafından Bergama’dan Berlin’e nasıl götürüldüğünü Osmanlı arşivleri incelenerek bilimsel verilerle ortaya koyan iki akademik kaynağa rastladım.  Almanların “Sultanın izniyle götürdük” savunmasına karşılık bu iki kaynak 1869 ile 1878 yılları arasında 9 yıl boyunca Humann tarafından çoğu kaçak olan kazılarla kaçırıldığı bu iki araştırmada belgelerle kanıtlanmıştır.

Kısaca yoğunluklu olarak 1870'li ve 1880'li yıllarda Zeus Sunağı Alman arkeologlar, araştırmacılar, konsoloslar aracılığı ile adım adım sandıklar içerisinde gemilerle Berlin Müzesine götürülmüştür. Önemli ölçüde yararlandığım bu kaynakları yazımın sonunda kaynak olarak verdim.

Carl Humann (solda): Zeus Sunağını bulan ve Berlin’e kaçıran adam
Carl Humann (solda): Zeus Sunağını bulan ve Berlin’e kaçıran adam

 


Kaçırma Ayrıntısı: Osmanlı hükumeti 1864’te Bergama-Dikili yol güzergâhını modern yöntemlerle yapılması için bir Alman yol mühendisi olan Carl Humann’ı ücretli olarak görevlendirmiştir. Arkeolojiye çok meraklı biri olan adı geçen mühendis de çalışmaya başlamıştır.


Bergama-Dikili karayolu inşaatı (1868)
Bergama-Dikili karayolu inşaatı (1868)

Bergama-Dikili karayolu inşaatı (1868)

Humann, Bergama’ya gelince bölgenin tarihsel kalıntılara ve anıtlara ev sahipliği yaptığını gözlemiş ve Bergama’da bir çalışma ofisi açmıştır. Başta Akrapol olmak üzere yörede incelemeler yapmıştır. Bu arada tarihi Bergama Kalesi duvarları üzerine 8. yüzyılda yapılmış heykel kabartmalarını fark etmiştir. Humann, resmi makamlardan izin almadan 1878 yılına kadar Zeus Sunağının bulunduğu yerde kaçak kazılar yapmış ve ne olduğunu bilmeden Zeus Sunağı’na ait rölyef parçalarını bulmuş. Bunları eski eserleri Berlin Antikite Enstitüsü’ne göndermiştir. Gelen cevapta bunların çok değerli olduğunu öğrenince konuya iyice sarılmıştır

Carl Humann buldukları eserleri önce bir yerde biriktirmiş, daha sonra sandıklar içerisinde mandaların çektiği kağnılarla (R4) aşamalı olarak Dikili’ye taşımış, oradan da gemilerle Berlin’e kaçırmıştır. Önemli yol alındıktan sonra da arkeolojik kazılar için Osmanlı Hükümeti’ne resmi kanaldan izin için baş vurmuştur. O dönemde Osmanlı imparatorluğu bir bakıma can derdindeydi. Çok sayıda isyan ve ayaklanmalar vardı. Tarihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Türk-Rus Savaşı çıkmıştı.  Böyle bir ortamda Pergamon’da kazı yapma izninin alınması güç olmazdı (1878). Çünkü dönem siyasi konjonktür bakımından Almanya ile ilişkilerimizin güçlendiği bir süreçti. Almanların bu başvurusuna yanıt beklendiği gibi olumlu oldu (1878). Kısaca, tarihi eserler önemli bir kısmı önce kaçırılmış sonra izin alınmıştır.  Arkeolojik buluntuların paylaşımı (1878-1879) sağlanmıştır. Anlaşmaya göre, izinli yapılan kazılarda çıkan eserlerin 1/3 ü bulan tarafa, 2/3 ü de Osmanlı tarafına kalacaktı. Ancak, izleyen yıllarda bu izinin kapsamı ve içeriği politik baskılarla Almanların lehine değiştirilmiştir.  Almanya bu eserlerin de koleksiyonun bütünlüğü açısından kendilerine verilmesini teklif edip siyasi ve diplomatik baskı uygulamıştır. Ardışık anlaşmalarla Türkiye’nin payına düşen 1/3 lük pay da 40 bin Frank karşılığında Almanlara bırakılmış ve Zeus Sunağı’nın son parçaları da 1882 yılında Berlin Müzesi’ne götürülmüştür.

Kazılardan elde edilen eserler mandaların çektiği kağnılarla Dikili limanına taşınmıştır.

Tarihi eserlerin mandaların çektiği kağnılarla Dikili limanına taşınması
Tarihi eserlerin mandaların çektiği kağnılarla Dikili limanına taşınması

Bir keresinde kağnı kervanının uzunluğu Bergama’ da büyük heyecan ve tedirginlik yarattı. Bergama ayağa kalktı. Halk kervanın önünü kesti. Sultana haber saldılar. Rivayete göre, İstanbul'dan gelen sırmalı bir Paşa kağnılardaki yükü inceledikten sonra "altın değilmiş, taşmış bunlar" deyip geri döndü. Ne paşaymış ama !


Özetlenecek olursa, Zeus Sunağının çoğu kaçak yollarla götürülmüş, geriye de Bergama Akrapolünde boş bir arazi kalmıştır.



Bergama’da  Zeus Sunağı'nın Bergama Akrapolü'nde temellerin bulunduğu yer
Bergama’da  Zeus Sunağı'nın Bergama Akrapolü'nde temellerin bulunduğu yer

Kaynakça

  1. Bayrakdar, B.*, Kucak,B.**, Karabulut,I.***, Ege,İ.****, Öcal,M.***** ve Arkadaşları, 2017, Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında Bergama Zeus Sunağının Berlin’e Götürülüşü Hakkında Bazı Düşünceler, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies XVII/34, 43-67.

_______________________________________________________________________________

Prof.Dr, Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, (bayram.bayrakdar@deu.edu.tr). Araş Gör., Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, (bulent.kucak@deu.edu.tr). * Doktora Öğrencisi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (irmak.karabulut@hotmail.com). **** Doktora Öğrencisi, Dokuz ylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (izzetege@gmail.com). ***** Yüksek Lisans Öğrencisi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,


  1. Sönmez, A. 2.Sönmez, 2020, A.Yitik Miras Zeus Sunağı, İdeal Kültür Yayıncilık.ISBN:9786257059183, 1-272.

    ree

Dilek: Evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli iş birliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim – 21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te toplanan 17. Genel Konferansı kapsamında, 16 Kasım 1972 tarihinde Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme kabul edilmiştir. 14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan bu Sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Zeus Sunağı ile ilgili geliştirilecek politikalar bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Önümüzdeki 40-50 yıl içinde, Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin gelişmesi, toplumumuzun eğitim düzeyinin artması ve o oranda hak arayışı bilincinin gelişmesi sonucu, ulusal bilim politikaları geliştiren ilgili kişilerin ve kurumların duyarlı ve etkin çalışmalarıyla Zeus Sunağının ve kaçırılan diğer değerli eserlerin anayurda getirilmesi bir bakıma vatan borcudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Tarih Kurumu’nu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni kurmasında temel amaç konuya duyarlı ve donanımlı insan gücünün yetiştirilmesidir.


Aşağıdaki galeride fotoğraflarda da göreceğiniz üzere;

Aydın yakınlarındaki Milet antik kentinden ve Roma imparatorluk mimarisinin muhteşem bir örneği olan, zengin bir şekilde dekore edilmiş sütunlar, kirişler ve alınlıklarla iki kattan oluşan Milet Agorasının giriş kapısı, Babil (Bağdat)’den kaçırılan ünlü İştar Kapısı ile Milet Salonu bulunmaktadır.

Mezopotamya inancına göre Aşk ve Savaş tanrıçası) Kapısı: Mezopotamya'da Yeni Babil İmparatorluğunun kralı Nebukadnezar tarafından savaş ve aşk tanrısı İştar (İnanna) adına yaptırılmış kent giriş kapısıdır.



Berlin Pergamon Müzesindeki en gözde eserler


Yorumlar


Güncel paylaşımlarımdan haberdar olmak için üye ol!

© 2024 by ABS

  • Facebook
  • Instagram
bottom of page